Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) nezdinde Filistinli mağdurların avukatlarından Dr. Triestino Mariniello ve Barselona Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nden Profesör Martin Shaw, İsrail güçlerinin ve yerleşimcilerin Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik saldırılarını AA muhabirine değerlendirdi.
Liverpool John Moores Üniversitesinde öğretim üyesi Dr. Mariniello, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki saldırılarının uluslararası hukukun ve UAD kararlarının ciddi ve ağır ihlali olduğunu belirterek, “Batı Şeria’da halihazırda uygulanmakta olan ciddi uluslararası insancıl hukuk ihlallerinin uzun bir listesi bulunmaktadır. Bunlar arasında sivillerin zorla nakledilmesi, başta Bedevi topluluklar olmak üzere tüm toplulukların kendi topraklarından zorla tahliyesi, sivil mülklerin ve yapıların herhangi bir askeri gereklilik olmaksızın yıkılması yer almaktadır.” dedi.
“İşgal tümüyle hukuka aykırı”
Özellikle keyfi gözaltıların, uzun süreli idari tutuklamaların ve inşa edilen duvarın uluslararası hukuka aykırı olduğunu anlatan Dr. Mariniello, “Liste çok uzun ancak burada uluslararası hukukun münferit ihlallerinin ötesinde vurgulanması gereken en önemli husus, işgalin tümüyle hukuka aykırı olduğudur. Bu nedenle bağlama odaklanılmalıdır ve bağlam hukuka bir işgaldir.” diye konuştu.
Dr. Mariniello, söz konusu bu ihlallerin bir çoğunun Birleşmiş Milletler’in (BM) temel yargı organı olan UAD tarafından yakın zamanda tespit edildiğini belirterek, “İsrail’in işgalinin artık yasa dışı olduğu açıkça tespit edilmiştir. Çünkü İsrail’in işgali, geçici değildir ve asıl amacı uluslararası hukuka aykırı olarak Filistin topraklarının ilhakıdır.” ifadelerini kullandı.
Hem 2004’te verdiği Duvar kararında hem de Mayıs 2024’te verdiği işgalin hukuka aykırılığına ilişkin danışma görüşünde UAD’nin, İsrail’in birçok ihlalini tespit ettiğini söyleyen Dr. Mariniello, bunların en önemlisinin ise işgalin asıl amacının ilhak olduğunun UAD tarafından tespit edilmiş olduğuna dikkati çekti.
İsrail meşru müdafaa kuralına dayanamaz
İsrail’in Batı Şeria’daki saldırılarının dayanağı olarak meşru müdafaa kuralına dayanamayacağını aktaran Dr. Mariniello, “UAD’nin son kararında da açıkça vurgulandığı üzere İsrail, işgal ettiği bir topraktan gelen saldırılar için meşru müdafaaya başvuramaz. Bu sebeple İsrail Dışişleri Bakanlığının BM Şartı’ndaki meşru müdafaaya dayandığı iddiaların geçerli olmadığı görülüyor.” dedi
Dr. Mariniello, UCM önünde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama kararı” çıkartılması talebi bulunduğunu ve UAD’de devam eden bir soykırım davası olduğunu kaydederek, “Her şeyden önce hesap verebilirliğin sağlanması için UCM’nin siyasi baskılardan ve güçlü devletlerden gelen tehditlerden korunması çok önemlidir, özellikle ABD’den gelen baskılar ve tehditler, aynı zamanda Almanya başta olmak üzere Çek Cumhuriyeti gibi UCM’ye taraf olan bazı devletlerden gelen baskılar ve tehditler UCM’nin bağımsızlığını ve çalışmasını engellemektedir.” diye konuştu.
UCM’nin tehditlerden korunması gerekir
UCM’nin, İsrailli yetkililer hakkındaki soruşturması sebebiyle batılı ülkelerden gelen tehditlerden korunması gerektiğini savunan Dr. Mariniello, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda bazı devletler, mahkemenin tutuklama emri çıkarmasını engellemeye çalışmakta ve çoğunlukla siyasi argümanlarla bağımsız yargılamalara müdahale etmektedir. Dolayısıyla hesap verebilirliği sağlamak için diğer taraf devletler, mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını desteklemeli ve UCM’ye müdahale etmeye yönelik her türlü girişimi kınamalıdır. Dolayısıyla hesap verebilirliği sağlamak için güçlü devletlerin siyasi baskılarına teslim olmayan bağımsız ve tarafsız bir UCM’ye ihtiyacımız var. Ayrıca mahkemenin mümkün olan en kısa sürede tutuklama emri çıkarmasına ihtiyacımız var.”
UCM savcısının, Batı Şeria’da da işlendiği belgelenmiş uluslararası suçları da kapsayacak şekilde soruşturmasının kapsamını genişletmesi gerektiğini anlatan Dr. Mariniello, “UCM, bir savaş suçu olan İsrailli sivillerin işgal altındaki topraklara geniş çapta ve açık bir şekilde belgelenen yerleşimcilerle ilgili olarak soruşturma yapması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Devletler, uluslararası mahkemelerin kararlarını uygulamada başarısız oldu”
UAD ve UCM de atılan adımların İsrail’in 1948’den bu yana sahip olduğu cezasızlığa son vermeye yönelik önemli adımlar olduğunu vurgulayan Dr. Mariniello, mahkemelerin kararının uygulanması için devletlerin siyasi iradelerine ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Dr. Mariniello, İsrail’in, mahkeme kararları ve diğer uluslararası kuruluşların çabalarına rağmen Gazze ve Batı Şeria’da ihlallerine devam etmesinin uluslararası kuruluşların başarısız olmasından değil, devletlerin uluslararası mahkemelerin kararlarını uygulamada başarısız olmalarından kaynaklandığı belirterek şunları söyledi:
“Mahkemeler, kararlarını uygulamak için her zaman devletlerin işbirliğine ihtiyaç duyarlar. Burada ihtiyaç duyulan şey, devletlerin UAD’nin kararını uygulama konusunda siyasi irade göstermesidir. Örneğin, devletler İsrail’e silah ambargosu uygulayabilir, ilişkilerini kesebilir. Ancak bunun yerine batılı devletler, İsrail ile ilişkisini sürdürüyor ve İsrail’i mali ve askeri yardımlarla destekliyor. Örneğin Almanya, İtalya UAD’nin kararına rağmen İsrail ile ilişkilerine devam ediyor.”
“İsrailli liderlerin soykırımcı tutumu yerleşimcileri cesaretlendirdi”
Barselona Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nden Profesör Shaw, Filistin topraklarında devam eden işgalinin temelde yasa dışı olduğunun UAD tarafından tespit edilmesine rağmen, İsrail’in Gazze’deki durumun yanı sıra saldırganlığını Batı Şeria’ya taşıyarak buradaki geniş alanlarını fiilen ilhakını ciddi bir şekilde arttırdığını belirtti.
Batı Şeria’da artan aşırılıkçı yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırılarını dile getiren Shaw, “İsrailli liderlerin, medyanın ve halkın büyük bir bölümünün Filistinlilere yönelik yaygın soykırımcı tutumunun yerleşimcileri cesaretlendirdiği açıktır.” dedi.
Shaw, İsrail hükümetinin ve ordusunun da genel olarak yerleşimcilerin eylemlerini desteklediğini kaydederek, “İsrail bu krizi, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistin toplumunu temelden zayıflatmak ve Filistin üzerindeki yasadışı kontrolünü daha da genişletmek için kullanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki saldırılarının Nekbe’nin bir uzantısı olduğunu savunan Shaw, İsrail’in ilhak uygulamalarıyla birlikte Filistin toplumunun soykırımla yok edilmesini amaçladığını aktardı.
GÜNDEM
15 gün önceGÜNDEM
17 gün önceGÜNDEM
20 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
20 Kasım 2024