13 Kasım 2024 Çarşamba
Adana merkezli "Kuyu-37" operasyonlarında yakalanan 282 zanlı adliyede
DEMİR EKSİKLİĞİ NEDİR?
Trump savaşı bitirir mi?
Sözün Bittiği Yer: GAZZE
Çocuğunuzun Günlük Yaşamında Vestibüler Duyu Eksikliği: Anlamı ve Etkileri
Özel eğitimde dil ve iletişimin önemi
Dünyanın gözü bu seçimdeydi. Bıden yaşlandı ve koca devleti yönetirken gaflar tuhaf davranışlar donup kaldığı görüntülerle hafızalarımıza kayıt edildi.
Gazze kasabı Netenyahuyu dizginleyemeyen aciz bir başkan imajı onu kendi partisinde bile rahat bırakmadı ve el çektirdiler.
Amerika ekonomik ve siyasi olarak siyonist ve evanjelistlerin yönetimi altındadır. Cumhuriyetciler de demokratlar da onların hedefleri için kendilerini parçalarlar. Amerika ve batı İsraili ortadoğudaki toprakları olarak görürler. Sınırsız destek vererek şımarık bir çocuk gibi hareket etmesine göz yumarlar. Suçlarını örter ve İsrail güzellemeleri yapma yarışına girerler.
Neyseki seçim bitti ve bi tarafta Ukrayna savaşıyla terbiye edilmeye güçsüzleştirilmeye çalışılan Ruslar ve bölge ülkeleri.
Diğer tarafta canice 60bin insanı katlederek sürdürdükleri İsrail zulmü altında inleyen ortadoğu ülkeleri. Sindirilmiş korkutulmuş Müslüman ülkeler. Karşı gelirseniz sonunuz Gazze gibi olur haa mesajını vermeye devam ediyorlar. Şimdi bir örnek daha veriyorlar “Lübnan”
Bu ülkelerde yaşayan halklar da bu seçimleri kazanan başkan bu savaşları bitirecek diye beklentiyle Trumpa bakıyor. Oysa Trump değilmiydi Kudusü İsrailin başkenti yaptım diyen.
Zaman nelere gebe yaşayıp göreceğiz ama Müslümanları imtihan eden Trump değil bunu anlamadan olmaz. Allah bu zulmu kaldırmayı dilese ona zor yok ama bizleri imtihan ediyor bakalım zulme karşı elimizle dilimizle kalbimizle mücadele ediyormuyuz diye. Ticareti bozulacak diye kola satmayı bırakmayan hacı amcalar da. Devlet kamu kurumları için boykot çağrıları yaparken çeşitli organizasyonlarda boykot ürünleriyle poz veren bürokratlar da sonunda gerçeği anlayacaklar. İnşallah geç olmadan uyanırlar.
Ekim ayının sonlarına doğru Sayın Bahçeli Terör örgütü lideri Öcalan çıksın terörün bittiğini Pkk yı lağvettiğini açıklasın dedi. Bir anda ülkenin gündemine kocaman bir bomba bıraktı. Ne yapmak istediğini kendi partisine gönül verenler bile anlayamadı ama sonuçta Türkmen Beyi bişey diyorsa bir bildiği vardır elbette dediler.
Bir önceki yazımızda İran’ın İsrail’e attığı füzeleri konuşmuştuk. Bakalım İsrail’in buna tepkisi ne olacak bekleyip görelim diyerek kapatmıştık. Dün akşam saatlerinde son dakika bilgisi olarak Reisi’nin helikopterinin düştüğünü öğrendik. Helikopter kazaları söz konusu olduğunda içimizde bir sızıyla rahmetli Muhsin Başkanı hatırlıyoruz.
Daha geçtiğimiz günlerde Reisi bir Türk muhabire Türkçe demeçler vermiş ve bundan sonra ekonomik ve siyasi işbirliği adımları atılmıştı. Bölgedeki kaosa dur diyebilecek İsrail’e tepkiyi iki güçlü ülke olarak İran ve Türkiye vermişti. Yıllardır Azerbaycan karşısında Ermenistan’ı destekleyen İran dün Aras nehri üzerine kurulan Hudaferin barajının açılışını yapmak için Aliyev’le bir araya geldi. İki farklı hidroelektrik santralinin de açılışını gerçekleştirdi. Bu bölgedeki istikrar ve kalkınma için büyük bir adımdı. Burada olmamızı istemeyenlere rağmen buradayız dedi .Bedeli neyse ödeyeceğiz dedi.Bu birlikteliği istemeyen güçler bu kadar yeter diyerek düğmeye bastı .
Açılış sonrasında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve ekibinde bulunan Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ,Tebriz Temsilcisi Ali Haşim Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti’nin dönüş yolunda helikopter kazasında öldüğünü öğrendik.
O kadar çok soru işareti var ki kafalarda!
Protokol kurallarına uymak gerekir lakin gösteriş ve israfa kaçmadan bu yapılmalı. Şöyle ki ;
Köklü bir devlet geleneğine sahip olan İran aynı helikopterle üst düzey devlet adamlarını neden taşır?
Havalanan 3 helikopterden diğer ikisi ile iletişim neden sağlanmadı? Ya da sağlandı mı ?
Bu kadar üst düzey devletin tepesini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının helikopterini koruyacak ona eşlik edecek uçak ,helikopter veya insansız hava aracı yok mudur? Bu kadar tehdit altındayken böyle bir hatayı anlamakta güçlük çekiyoruz.
Diğer konu ise helikopterin cumhurbaşkanlığına ait olmadığı. İran Kızılay’ının kullandığı 79 model Amerikan yapımı bir helikopter olması.
Hava şartları elverişsiz olduğu halde neden helikopter uçuşuna izin verildiği, dahası bütün hava araçlarında bulunan karakutunun olmama ihtimali bile şüpheler silsilesini derinleştiriyor.
Peki şimdi ne olacak ?
İran olayı kaza olarak kayda alacak ve perde arkasından failleriyle hesaplaşma yoluna gidecek.
Olayın sabotaj ihtimalini gündeme getirmesi açıkça savaş sebebi demek. İsrail ,İran’ı savaşın içine çekerek bölgesel bir savaşa dünyayı zorluyor. Büyük devletler bu ölçekte bir savaş için erken olduğunu düşünüyorlar. Netenyahu için bugün Lahey de tutuklama kararı verildi. Bu bir ilk. İsrailli bir lider ilk defa cezalandırılıyor sembolik de olsa. Netenyahu suikast planlamasıyla giderayak tüm Ortadoğu’yu ateş topuna çevirmek istiyor.anlaşılan.
Bu arada bizdeki FETÖ unsurları gibi İran’da da paralel yapılanmalar galibiyet kazanmış gibi mutlular. İran karışır mı bilemiyorum ama siyaseti dizayn etmek isteyen güçler boş durmayacak ve kendine yakın isimleri yönetim için zorlayacaklardır.
Türkiye dost elini uzatarak insansız hava araçları ve arama kurtarma ekipleriyle olaya ilk müdahalede bulunan ülke oldu. İran ilk yardımı bizden istedi ve hızlıca sonuca ulaşıldı. Kaza noktası taranarak anlık istihbarat sağlandı. Tüm dünyanın gözü önünde bu konuda bir numara olduğumuzu birkez daha görmüş olduk.
Erdoğan’ın yaptığı onca hizmeti eleştirebilirler ama savunma sanayisinde ki yerlileşme ve millileşme bizi Yeniden Büyük Türkiye idealine yaklaştırıyor.
Bakalım yeni gün hangi haberlere gebe….Selam ve dua ile
İran dün akşam saatlerinde İsraile seyir füzeleri ve dronlarla saldırdı. Tüm dünya başkentlerinde bu konu birinci sırada gündeme oturdu… Analistler yorumcular bu konuyu konuşuyor ve yazıyorlar. Peki ne olmuştu da İran böyle bir saldırı gerçekleştirdi? Sonucu ne oldu? Amacına ulaşabildi mi?
Geçtiğimiz haftalarda İsrail, İranın Şam’daki konsolosluğunu vurmuştu. Burada bazı devrim muhafızları da ölmüştü. İran herzaman yaptığı gibi intikam yeminleri ederek hameset yaptı. Geçmişte Kasım Süleymani meselesinden de alışığız diğer suikastlerden de … Gürler ama yağamaz… Kendi kamuoyu da Gazze konusunda dişe dokunur adımlar atmadığı için bir hayli öfkeliydi. Bu sefer halkını ikna etmek için işi daha zordu. O yüzden önce Hürmüz boğazında İsraile ait bir kargo gemisine el koydu. Sonra da dronlarla saldırı başlattı.
İsrail elini kaldırmadan İngiltere büyük kısmını havada etkisiz hale getirdik açıklamaları yaptı. İsrail semalarında kuş avlar gibi avladıkları dron videoları ve füzeleri servis ederek ne kadar büyük ve güçlü oldukları imajını korumak için algı pompalamasına devam ettiler. Diğer taraftan İran televizyonları ve Hizbullah kaynakları ise İsraile isabet eden videoları, kaçışan insanları ve panik atmosferini ekranlara taşıdı…
Saddamın Scud füzelerinden sonra ilk defa bir devletin füzeleri İsraile düştü.
Kim kazandı? Kim kaybetti?
Birinci kazanan İsrail !!!
Çünkü Netenyahu hem iç kamuoyunda hem de dış dünyada desteğini giderek kaybediyor ve dünya liderleri tarafından yalnızlığa itilerek bırakması yönünde telkinler veriliyordu. İyice köşeye sıkışmıştı. Saldırıyla birlikte içeride savaşı bitirmek isteyen halkta, dışarda İsrail’i yalnız bırakan Dünya devletleri de yeniden konsolide oldular. Yani birleştiler. İsrail halkı Refah’ı da dümdüz edelim naaraları atmaya başladı.Netanyahunun şuan keyfinin yerinde olduğundan eminim.
İkinci kazanan ise kuşkusuz İran!!!
İç kamuoyu baskısını azalttı. Kısa da olsa gövde gösterileri yaptı. Demir kubbeyi delebildiğini gösterdi ve en önemlisi de bunların olacağını beş altı saat öncesinden dünyaya bildirdi. Herkes dalga geçti (haklı yanları yok değil) ama ilk defa kendi gücünü deneme fırsatı buldu. Buna danışıklı dövüşte desek kayıkçı kavgası da desek yeridir ama İran ilk defa bir deneme yaptı. Amerikayı yine önceden bilgilendirmiş midir bilemem ( boş yerleri vuracağız diye) ama biraz beklenenin üstünde bir etki oluşturdu diyebiliriz.
Ortadoğu denkleminde masada ben de varım dedi. Bundan sonraki pozisyonunu göreceğiz.
Kim kaybetti sorusunun muhatabı ise malesef İslam dünyası. Filistin halkı diyeceğimi düşündünüz değil mi? Onlar bir avuçlar ama galipler. Ölüm onlar için mağlubiyet değil galibiyet nişanesi.
Esas mağlup olanlar sessiz kalanlardır. Rahmetli Erbakan “İsrail’in Filistin’lilere attığı bombaların yarısını Müslüman ülkeler İsraile atsaydı biz bugün Kudüste çay içiyor olurduk” sözleriyle bitiriyorum. Selam ve dua ile…
Yerel seçimleri geride bıraktık sonuçları herkes için hayırlı olur inşallah. Son ses müziklerle kulaklarımızı ve ruhumuzu kirleten seçim arabaları da olmayacak artık. Birden karşımıza çıkan hangi görüşten olduğunu bile anlayamadığımız gruplar el sıkma yarışına girmeyecek. Göstermelik tevazular olmayacak. Sadece seçim dönemi camilere koşan takiyyeci siyasetçiler de artık boy göstermeyecek.
Bu seçimde analiz etmek gereken çok konu var aslında ama en önemlisi Chp’nin beklenenin üstünde oy almasıydı. O kadar şaşırdılar ki bir yanlışlık olmasın diye hükümete yakın kanalları sık sık açıp kontrol ettiler. Kesin kazandık mı diye birbirlerine sordular. Kesin bu işin içinde bir iş var diye tedirgin olmaya da devam ediyorlar. Onlar için hayal gibi bir durum. Yüzde yirmi beş fobisi atlatılmış oldu.
Yeni seçmen yakın tarihe fazla ilgi duymadığı için siyasi analiz kabiliyeti zayıf ve kolay manipüle edilebiliyor. Popülist yaklaşımları seviyorlar. Günlük konularla ilgileniyorlar. Rüzgara göre pozisyon alıyorlar. Kolay ve çok para kazanmak istiyorlar. 18 yaşına geldiklerinde araba sahibi olmamaları onlar için çok ama çok kötü. Her gün latte içmeden uyanamayan ve Filistin’de on binlerce insanı katledenlere açık destek veren malum markanın karton bardağıyla dolaşmayı statü zanneden bir nesil gümbür gümbür geliyor. Tabi ki hepsi öyle değil hak veya batıl davası olanlar da var ama sayıca çok azlar.
Türkiye ‘de sağ cenahtan CHP ‘ye oy gitmediği için on yıllardır yüzde yirmi beşi geçemezken ittifaklarla sağ seçmen CHP’ye oy verebilir hale getirildi. Yani yavaş yavaş alıştırıldı.2019 seçimlerinde milli görüş kökenli Saadet Partisi bu rolü üstlendi. Eee Deva ve Gelecek’te oraya su taşıdılar. Yıllarca Müslüman muhafazakar seçmene kan kusturan zihniyete makam mevkii kapar mıyız diye şirinlikler yaparak başörtülü hatta çarşaflı kadınları, sakallı sarıklı adamları altı oka payanda ettiler. ‘’Siz ağlayarak sahura kalkarken biz Saraçhaneye karşı biralarımızı yudumlayacağız’’ diyenleri sevince boğdular.
Ak Parti de burada bir o kadar sorumlu. Giderek kendine başkalaşıp karşı tarafa benzemeye başladı. CHP’den çok Atatürkçü, Laik, Cumhuriyetçi olması gençlerin algısını değiştirdi. Milli görüş lideri Erbakan Hocanın cihat şuuru vurgusundan giderek uzaklaşıldı ve soft bir muhafazakar seçmen oluşturuldu. Birilerine yaranacağım diye onlara benzeyenleri bir kısım şeçmen protesto etti. Hem Gazzedeki pasif ya da geri planlı destek hem faiz ekonomisi sebebiyle ya sandığa gitmedi ya da Yeniden Refah’a göz kırptı.
Toplumun genelinde son yıllarda bir oy verme davranış biçimi de şekilleniyor. Liderlik vasfı olsun ama kavgacı olmasın istiyor. Çok ağır söylemlere değil yapıcı yaklaşımlara ılımlı bakıyor. Bu konuda da sayın Murat Kurum’a hatalı bir dil kullandırdılar. O kadar naif olan adam son haftalara bağıra çağıra girdi. Belki de kamuoyu araştırmalarında aradaki farkın kapanmaması sebebiyle agresifleşmiştir bilemeyiz ama ona uygun bir dil değildi.
İmamoğlu kışın deprem olunca kayakta , kar yağınca balıkçıda İngiliz elçiyle ,yazın yangında selde tatilde vakit geçirerek bu seçimi nasıl kazandı peki? İstanbul’da dişe dokunur tek bir icraat yapmadan nasıl kazandı peki? İETT ,İSKİ,İSPARK gibi kuruluşları iflasa götürdüğü halde nasıl kazanabildi pekiii?
Cevap; O kazanmadı. Cumhur İttifakı kaybetti. Kendine çekidüzen vermezse dağılıp gider bu da hem dış politikalarda ki kazanımları, hem milli ve yerli savunma sanayisindeki gelişmeleri akamete uğratır. Libya dan Kuzey Suriye’den Afrika’dan vazgeçmek olur. Türk dünyasından çekilmek olur.
Olanda hayır var diyelim. Bekleyip göreceğiz…