DOLAR 35,5594 0.16%
EURO 36,5618 -0.36%
ALTIN 3.080,73-0,39
İstanbul

AÇIK

02:00

İMSAK'A NAMAZ VAKTİ

Adım Haber

Adım Haber

18 Ocak 2025 Cumartesi

“Atık dönüşümü” hızlanacak, ürünlerin döngüsel ömürleri uzayacak

“Atık dönüşümü” hızlanacak, ürünlerin döngüsel ömürleri uzayacak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen Türkiye Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında oluşturulan planlar birbiri ardına devreye alınıyor. Bu kapsamda, çok sayıda bakanlık ve kuruluşun katkısıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı öncülüğünde “Ulusal Döngüsel Ekonomi Eylem Planı” hazırlandı.

2028 sonuna kadar bu alanda atılacak adımların düzenlendiği plan, özellikle atık yönetimine yeni bir vizyon getirecek.

Buna göre, Türkiye’de kaynak kullanımı yoğun, çevresel etkileri fazla olan elektronik ve bilgi ve iletişim teknolojileri, batarya ve araçlar, ambalaj, plastik, tekstil, inşaat ve bina, gıda ve biyokütle sektörlerine öncelik verilecek.

Ürünlerin tüm yaşam döngüsüne odaklanacak plan kapsamında ürün tasarımı ve üretim süreçleri, ürünlerin tüketimi, atık yönetimi ve ikincil ham maddelerin kullanımını hedefleyen 6 stratejik hedef, 23 amaç ve 55 eylem belirlendi.

Eko-tasarım teşvik edilecek, kamu alım kriterleri değişecek

Bu kapsamda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinatörlüğünde daha “döngüsel ürünler” için çevreye duyarlı tasarımın teşvik edilmesi planlanıyor.

Avrupa Birliği’nin (AB) eko-tasarım ile ilgili tüzüğü kapsamında oluşturulacak yeni yasal çerçeveyle çeşitli yönetmelik revizyonları yapılacak.

Ticaret Bakanlığı da yeni döngüsel girişimleri için gerekli altyapıları hazırlayacak. Yeşil dönüşümün etkilerinin kamu alımlarında da öne çıkması bekleniyor. Bu kapsamda Hazine ve Maliye Bakanlığı “yeşil kamu satın alım strateji ve kriterleri”ni belirleyecek.

Dijital ürün pasaportu hazırlığı

Ürünlerin yaşam döngülerini, geri dönüştürülmüş malzeme içeriği ve diğer verileri içerecek dijital ürün pasaportu uygulamasına yönelik yasal çerçeve ve altyapı oluşturulacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinatörlüğünde yürütülmesi öngörülen çalışma kapsamında bu alanda farkındalığın da oluşmasına odaklanılacak.

Bakanlık, öncelikli sektörlerin üretim, tüketim ve atık yönetimini kapsayan “döngüselliği” artırma amacıyla teşvik mekanizmaları geliştirecek.

Ulusal ve uluslararası AR-GE, teknoloji, inovasyon destek program projelerinin geliştirilmesi amacıyla öncelikli sektörler özelinde KOBİ’ler ve teknoloji geliştiren yeni girişimlere yönelik döngüsel ekonomiye geçiş destek programlarının hazırlanması planlanıyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) da döngüsel ekonomi modellerinin yaygınlaşmasına yönelik teşvik modellerini kurgulayarak, faiz oranı düzenlemeleri yapması bekleniyor.

Atık getirme merkezlerinin sayısı artacak

Yeni dönemde odaklanılacak konulardan biri de atık getirme merkezlerinin işlevselliğinin ve erişilebilirliğinin artırılması olacak. Bu kapsamda ilgili bakanlıklar ve belediyeler işbirliği yapacak. İl düzeyinde dijital atık getirme merkezi harita altyapısı oluşturulması, atık getirme merkezi sayısının artırılması, yeniden kullanım işlevi entegre edilmiş atık getirme merkezlerinin oluşturulması hedefler arasında bulunuyor.

Bazı tek kullanımlık ürünler özelinde çeşitli tedbirlerin uygulanması planlanıyor. Yeniden kullanım işleviyle atık getirme merkezlerine ikinci el satış mağazası, takas merkezi, onarım atölyesi gibi birimlerin entegrasyonu yapılacak. Böylece, telefondan bilgisayara kadar teknolojik ürünlerin hızlı “çöp” olmasının önüne geçilecek.

Son dönemde yoğun olarak gündeme gelen atık bataryaların yönetimine ilişkin de AB tüzüğüne uygun çerçeve belirlenmesi planlanıyor.

Ömrünü tamamlamış araçlardan ambalaj atıklarının kontrolüne, tekstilde üretimden tüketime döngüselliğin sağlanmasından gıda bankacılığına yönelik altyapının oluşturulmasına kadar adımlarda da çalışmalar yapılacak.

Devamını Oku

FETÖ’nün “MİT tırları kumpası”nın üzerinden 11 yıl geçti

FETÖ’nün “MİT tırları kumpası”nın üzerinden 11 yıl geçti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

FETÖ’cü adliye ile askeri personel yapılanmasının organizasyonuyla 2014’te Hatay ve Adana’da MİT’e ait tırların durdurulmasına ilişkin yargılama sürecini derledi.

MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin operasyon, FETÖ’cü askerler ve örgütün sözde “sivil imamları” tarafından 2013 yılında Diyarbakır ile Nevşehir’de düzenlenen toplantılarda planlanırken, operasyonun başlaması için tırların ihbarını o dönem öğretmen olan, sözde FETÖ imamı Mustafa İlhan yaptı.

İhbar üzerine, Hatay Kırıkhan’da 1 Ocak 2014 ve Adana Ceyhan’da 19 Ocak 2014’te Suriye’ye giden MİT’e ait yardım tırları, özel yetkili savcının talimatı üzerine jandarma ve polis ekiplerince durduruldu.

Dönemin Hatay valisinin, araçların MİT’e ait, personelin de MİT görevlisi olduğunu belirten yazısı üzerine jandarma tarafından aranmadan tırın yola devam etmesine izin verildi.

Dönemin özel yetkili savcısı Özcan Şişman’ın Kırıkhan’a gitmesiyle tırın önü bu defa polislerce kesilirken, savcının operasyon ısrarı üzerine bölgede bulunan MİT personeli acil koduyla tırın olduğu yere yönlendirildi, emniyet personeli il emniyet müdürünün talimatıyla geri çektirildi.

Bölgeye gelen MİT personelinin kol kola girerek tırın arka kapısına sıralandığı olayda söz konusu tır, MİT görevlilerinin çabası sonucu Suriye’ye gidebildi.

Bu olayın kamuoyunda ve siyaset camiasında tepki çekmesinden bir süre sonra özel yetkili savcılıklar kaldırıldı.

Ayrıca, devrilen Baas rejiminin görev sürecinde, dönemin Suriye Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği tarafından 5 Haziran 2015’te Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genel Sekretere sunulan mektupta, BM’ye şikayet edilen Türkiye, savaş suçlusu olarak gösterilmeye çalışıldı.

Operasyonda görev alan savcılar görevden uzaklaştırıldı

Operasyonda ve tırların aranmasında görev alan Cumhuriyet savcıları Süleyman Bağrıyanık, Ahmet Karaca, Aziz Takçı, Özcan Şişman ve Yaşar Kavalcıoğlu, 15 Ocak 2015’te Hakimler ve Savcılar Kurulunca (HSK) görevden uzaklaştırıldı.

Olaya ilişkin 33 askeri personel hakkında, ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava, 30 Kasım 2015’te Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde olay kapsamında görülen 5 sanıklı başka bir dosyayla birleştirildi.

Kamuoyunda “Tevhid-Selam” olarak bilinen sözde “Kudüs Ordusu Terör Örgütü”ne yönelik soruşturmada usulsüzlük yapıldığının tespit edilmesi üzerine yürütülen kumpas soruşturmasında, MİT’e ait tırların durdurulması eylemiyle ilgili dönemin Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın, eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu, 29 Kasım 2015’te tutuklanırken, İbrahim Aydın daha sonra tahliye edildi.

Bu kişilerin de aralarında bulunduğu 23 tutuklu askeri görevli hakkındaki dava, 14 Nisan 2016’da Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki MİT tırları davasıyla birleştirildi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesince 54 sanığın yargılandığı dava, 28 Haziran 2018’de karara bağlandı.

Daire, 4 yıl 7 aydan 26 yıla kadar değişen sürelerde hapis cezalarına çarptırılan sanıkların, “anayasayı ihlal” ile “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlarından beraatine karar verdi.

Gerekçeli kararda, “MİT tırlarının durdurulmasının, doğrudan hükümeti ve MİT’i hedef aldığı, FETÖ’nün planlı bir örgütsel organizasyonu olduğu”na yer verildi.

Eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık ile eski Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nun da aralarında bulunduğu 18 sanığın hapis cezaları, Yargıtay Genel Kurulunca 2 Temmuz 2021 tarihinde onandı.

Eski Tuğgeneral Celepoğlu’nun avukatının da aralarında bulunduğu 4 avukat hakkında Can Dündar’a ait olduğu iddia edilen bir evi, MİT tırlarına ait görüntüleri yayınlaması karşılığında fahiş fiyatla satın aldığı iddiasıyla 17 Şubat 2016’da gözaltı kararı verildi.

Ayrıca, sanık Hamza Ali Ece ile tutuklu jandarmalar arasındaki irtibatı sağladığı öne sürülen avukat Deniz Akbulut da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı.

MİT tırları soruşturması kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, tırların durdurulması konusunda jandarma görevlilerine talimat verdikleri iddiasıyla 34 muvazzaf asker hakkında gözaltı kararı verildi. Soruşturmada, 9 Ağustos 2016’da 9 kişi gözaltına alınırken, bir üsteğmen tutuklandı.

Savcıların avukatının evinde “devlet sırrı” niteliğinde 13 çuval evrak bulundu

Savcılar Süleyman Bağrıyanık, Özcan Şişman ve Aziz Takçı’nın avukatı Alp Değer Tanrıverdi, 8 Eylül 2016’da tutuklanırken, Tanrıverdi’nin evinde yapılan aramada “devlet sırrı” niteliğindeki 13 çuval evrak bulundu. Tanrıverdi, yargılandığı davada, 18 Ocak 2019’da “örgüt üyeliği” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

MİT’e ait tırı Hatay’da durdurarak arama yapmak isteyen ve itiraz eden MİT görevlilerini tehdit ettiği iddiasıyla hakkında yakalama kararı bulunan eski Kırıkhan Cumhuriyet Savcısı Yaşar Kavalcıoğlu ise gözaltına alınması sonrasında 20 Nisan 2017’de tutuklandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, tırların durdurulmasını organize ettikleri gerekçesiyle FETÖ’nün sözde “sivil imamı” 11 kişiyle bir tuğgeneralin de aralarında bulunduğu 55 şüpheli hakkındaki yeni iddianame 4 Temmuz 2017’de tamamlandı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kapalı olarak görülen yargılamada, dava dosyası, 50 sanıklı olarak yetkisizlik kararıyla 11 Haziran 2018’de Adana Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Dava dosyasının kabul edildiği Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucu 30 Ekim 2019’da açıklanan kararda, 27 sanığa 1 yıl 10 ay 15 gün ile ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen sürelerde hapis cezası verildi. Hamza Celepoğlu’nun da aralarında bulunduğu 13 sanık hakkındaki dava, Yargıtay’da da yargılama olduğu için reddedilirken, firari 10 sanığın dosyası ayrıldı.

FETÖ’de sözde “MİT tırlarını durduran subayların imamı” olduğu tespit edilen firari sanık Süleyman Gürbüz, “darbeye teşebbüs”, “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme” ve “casusluk” suçlarından 20 Eylül 2017’de tutuklanarak cezaevine gönderildi.

“Tırların durdurulması” ve “ıslak imzada kumpas” davalarının sanığı dönemin Jandarma Kriminal Daire Başkanı emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu ise hakkındaki soruşturma kapsamında, 13 Temmuz 2018’de Ankara’da gözaltına alındı.

Eski CHP milletvekili Eren Erdem, MİT tırları belgelerine ilişkin bir televizyonda yaptığı açıklamaların ardından “tanık” sıfatıyla ifadeye çağırıldı. Soruşturma kapsamında ifade veren Erdem, “MİT tırları belgelerini bana kargoyla Bülent Tezcan gönderdi” şeklinde beyanda bulundu.

Tırların durdurulması ve aranması işlemlerini organize ettikleri gerekçesiyle aralarında 15 Temmuz darbe teşebbüsünde suçüstü yakalanan Nurettin Oruç’un da bulunduğu 23 şüpheli hakkında 16 Ocak 2019’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame hazırlandı.

MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin haberin Aydınlık gazetesinde çıkmasıyla ilgili yargılanan iki sanık hakkındaki davada, “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçundan düşme kararı verildi.

Hatay Kırıkhan’da olayla ilgili jandarmaya ihbarda bulunduğu belirlenen sözde FETÖ imamı Mustafa İlhan, 15 Mart 2018’de Ordu’da saklandığı adreste yakalandı.

İlhan ifadesinde, ilde jandarmadan sorumlu “mahrem imam” olduğunu, olayda rol aldığını ve talimatı “Halil Müdür” kod isimli FETÖ mensubundan aldığını itiraf etti. İtiraflar üzerine 19 Mart’ta Gümüşhane’nin Şiran İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı E.İ. tutuklanırken, itirafçı İlhan hakkındaki iddianame, 25 Mart’ta tamamlandı.

FETÖ’nün sözde “jandarma imamı” Nurettin Oruç’un da bulunduğu 3’ü diğer suçlardan tutuklu, 9’u firari 18 sanık hakkında hazırlanan iddianame, Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesince 14 Ocak 2021’de kabul edildi.

İddianamede, sanıkların örgütün sözde “üst düzey” yöneticileri olduklarına ve elebaşı Fetullah Gülen’in talimatıyla MİT tırlarını durdurduklarına işaret edilerek, ikişer kez müebbet ve 50 yıl beşer ay hapisle cezalandırılmaları istendi.

Mahkeme, ilk celsesinde 9 firari sanığın dosyasını ayırırken, karar duruşmasında FETÖ’nün darbe girişimini Akıncı Üssü’nden yöneten sanıklardan örgütün sözde “jandarma imamı” Nurettin Oruç’un da arasında olduğu 9 sanıktan 6’sını 8 yıl 9 ay ile 18 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırdı. Sanıklardan birinin beraatine, 2’sinin de mükerrer yargılama nedeniyle haklarındaki davanın reddine karar verildi.

Operasyona ilişkin bazı davaların kararları Yargıtay tarafından onanırken, bozma kararı verilen bazı davalar ise yerel mahkemelerce görülmeye devam ediyor.

Can Dündar’ın haberine soruşturma

Cumhuriyet gazetesinde dönemin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın imzasıyla 29 Mayıs 2015’te “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlığıyla bir haber yayımlandı. Görüntülerde, durdurulan MİT tırları ve ilaç kutularının altından çıkan havan topu mermileri ile diğer mühimmatların görüldüğü öne sürüldü. Haberin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Dündar ve dönemin Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında soruşturma başlatıldı.

Dündar ve Gül, 26 Kasım 2015’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadelerinin alınmasının ardından sevk edildikleri hakimlikçe, “devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek, açıklamak” ve “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçlarından tutuklandı.

O dönem ABD Başkan Yardımcısı olan ABD Başkanı Joe Biden, 22 Ocak 2016’da Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Can Dündar’ın eşi Dilek ve oğlu Ege Dündar ile görüştü.

Dündar ve Gül hakkında, 27 Ocak 2016’da 35’er yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamede, “Amaçları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti’nin terör örgütlerine yardım ettiği yönünde ulusal ve uluslararası kamuoyu oluşturmak, hükümeti terörle ilişkilendirmek ve görevini yapamaz hale getirmekti.” ifadeleri kullanıldı.

“Görüntüleri Enis Berberoğlu verdi” iddiası

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin 5 Şubat 2016’da kabul edilmesiyle dava süreci başladı.

Anayasa Mahkemesinin (AYM), 25 Şubat 2016’da Dündar ile Gül’ün, “kişi hürriyeti ve güvenliği”, “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ile “basın hürriyeti” haklarının ihlal edildiğine karar vermesi sonrasında iki sanık “yurt dışına çıkış” yasağıyla tahliye edildi.

Dava sürecinde ise görüntüleri dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu’nun Dündar’a verdiği iddiaları ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT tırları olayına ilişkin görüntüleri, devlet sırrı olduğunu bile bile Can Dündar’a vererek, “FETÖ’ye yardım etmek” suçunu işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma başlattığı Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle hazırladığı fezlekeyi TBMM’ye gönderdi.

Dava dosyasını karara bağlayan mahkeme, Dündar’ı “devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama” suçundan 5 yıl 10 ay, Gül’ü ise 5 yıl hapisle cezalandırdı.

Dündar ve Gül’ün, “darbeye teşebbüs” suçundan beraatine karar veren mahkeme, “silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan ise dosyanın ayrılmasına hükmetti.

Berberoğlu hakkında 1 Eylül 2016’da MİT tırlarının görüntülerini Can Dündar’a verdiği gerekçesiyle, “devletin gizli kalması gereken bilgi ve belgelerini askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin etme” ile “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlarından 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianame, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek, Dündar ve Gül’ün, “silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan yargılandığı dosyayla birleştirildi.

Can Dündar’a Almanya’dan geçici pasaport

Olayla ilgili soruşturmada Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının da aralarında bulunduğu 13 kişi hakkında 31 Mart 2016’da gözaltı kararı verildi ve Dündar için yakalama emri düzenlendi. Dündar’a 3 Kasım 2016’da Almanya’nın geçici pasaport verdiği öğrenildi.

Karara bağlanan davada Berberoğlu, “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Dündar, Gül ve Berberoğlu’nun, “örgüte yardım” suçundan ise dosyalarının ayrılmasına karar verdi.

Heyet, 4 Ekim 2017’de, Dündar, Gül ve Berberoğlu’nun “örgüte yardım” suçundan yargılandıkları davayı, aynı olaya ilişkin Aydınlık gazetesinde çıkan haberle ilgili, “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçundan 2 sanığın yargılandığı dosyayla birleştirdi.

Berberoğlu’nun cezası bozuldu

Yerel mahkemenin kararını inceleyen İstanbul Bölge Mahkemesi, 9 Ekim 2017’de Berberoğlu’nun cezasını bozdu.

Bu kapsamda, Aydınlık gazetesinde çıkan haberle ilgili dava dosyası tekrar ayrılırken, istinaf 13 Şubat 2018’deki duruşmada Berberoğlu’nun “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmasına karar verdi.

İstinaf savcısı ise, Berberoğlu’nun “casusluk” suçundan cezalandırılması gerekçesiyle karara itiraz etti.

Yargıtay, Dündar’a 5 yıl 10 ay, Gül’e 5 yıl olarak verilen hapis cezaları üzerindeki incelemesini 9 Mart 2018’de tamamladı. Daire, Dündar yönünden “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” suçundan hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle cezayı bozdu.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, dava dosyasının dönmesinin ardından 2 Nisan 2018’de yurt dışında olduğu belirlenen Can Dündar hakkında gıyabi tutuklama ile kırmızı bülten çıkarılması ve iade işlemlerinin yapılmasına karar verirken, 7 Mayıs 2018’de Erdem Gül’ün dosyası ayrıldı.

Enis Berberoğlu, 25 Haziran 2018’de yeniden milletvekili seçilirken, “casusluk” suçundan dosyası ayrılarak yargılanan Gül de 16 Temmuz 2018’de suçun işlendiği sabit olmaması gerekçesiyle beraat etti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 20 Temmuz 2018’de tekrar milletvekili seçilen Berberoğlu hakkındaki davanın dokunulmazlık nedeniyle durması istemini reddetti.

Anayasa Mahkemesi de, 2 Ağustos 2018’de 5 yıl 10 ay hapse mahkum edilen Berberoğlu’nun bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu.

Berberoğlu milletvekili yemini etti

Berberoğlu’nun cezası, 20 Eylül 2018’de Yargıtay 16. Ceza Dairesince onandı. Berberoğlu, dairenin, milletvekilliği sona erinceye kadar cezanın infazının durdurulması ve salıverilmesine karar vermesi üzerine tahliye edildi. Berberoğlu, 1 Ekim 2018’de TBMM Genel Kurulunda milletvekili yemini etti.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Berberoğlu’nun 6 Şubat 2019’da “yasama dokunulmazlığı” bulunduğu için yargılamanın durdurulması talebini reddetti, ayrıca firari sanık Can Dündar’ın dosyasını ayırdı. Mahkeme, 15 Mayıs 2019’da Gül hakkındaki “örgüte yardım” davasının düşürülmesine, Berberoğlu hakkında da hüküm verilmesine yer olmadığına dair karar verdi.

Berberoğlu, 4 Haziran 2020’de milletvekilliğinin düşürülmesinin ertesi günü İstanbul’daki evinde gözaltına alınarak yeniden tutuklandı. Berberoğlu, Kovid-19 pandemisi önlemleri kapsamında açık cezaevlerinin kapalı olması nedeniyle izinli çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi, 17 Eylül 2020’de Berberoğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

İstanbul 14 ACM, Berberoğlu’yla ilgili olarak, 13 Ekim 2020’de yeniden yargılanmasına yer olmadığına hükmetti.

Dündar’ın yargılandığı MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin davada, Cumhuriyet savcısı, 14 Ekim 2020’de açıkladığı mütalaasında “siyasal veya askeri casusluk” ile “terör örgütüne yardım etmek” suçlarından 22 yıl 6 aydan 35 yıla kadar hapis cezası talep etti.

Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına yer olmadığı kararına karşı, 15 Ekim 2020’de bir üst mahkeme olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edildi. Mahkeme, 23 Ekim 2020’de “karar verilmesine yer olmadığı” yönünde hüküm kurarken, 26 Ekim’de Berberoğlu’nun avukatları yeniden AYM’ye başvurdu.

Can Dündar “kaçak” sayıldı

İstanbul 14. ACM, 17 Eylül 2020’de, firari sanık Dündar’ın 15 gün içinde mahkemeye gelmemesi durumunda “kaçak” sayılacağı ve mal varlığına el koyulacağına yönelik karar aldı. Mahkeme, 7 Ekim 2020’deki ara duruşmasında, 15 gün içinde teslim olmayan Dündar’ın “kaçak” sayılarak, mal varlığına el konulmasına hükmetti.

Firari sanık Can Dündar, 23 Aralık 2020’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince “gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek” ve “terör örgütüne (FETÖ) yardım” suçlarından 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Dündar’ın, her iki suç yönünden hükümle birlikte tutuklanması, hakkında kırmızı bülten çıkarılması ve iade talepnamesi işlemlerine başlanılmasına hükmetti.

AYM, 21 Ocak 2021’de Berberoğlu hakkında yeniden ihlal kararı verdi. Kararın bir örneği, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için İstanbul 14. ACM’ye gönderildi. Mahkeme, 8 Şubat 2021’de Berberoğlu hakkında savcılıkça yapılan yeniden yargılama talebinin kabulüne ve infazın durdurulmasına karar verdi. Heyet ayrıca, Berberoğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığına yazı yazılarak sanık hakkında fezleke düzenlenmesini talep etti.

İstanbul 14. ACM, 9 Şubat’ta Berberoğlu hakkında 3 ayrı suçtan hazırladığı fezlekeyi TBMM’ye sunulmak üzere Adalet Bakanlığına gönderdi. Enis Berberoğlu hakkında verilen “yeniden yargılama ve infazın durdurulması” kararı ile ilgili başkanlık tezkeresi 11 Şubat’ta TBMM Genel Kurulunda okundu. Berberoğlu bunun ardından milletvekilliği vasfını yeniden kazandı.

Dündar “Terör Arananlar” listesine eklendi

Kırmızı bültenle aranmasına karar verilen Can Dündar, 30 Aralık 2022’de İçişleri Bakanlığının “Terör Arananlar” listesinde güncelleme yapılmasıyla beraber gri kategoriye eklendi.

Bu arada Yargıtay’ın Dündar’ın “gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek” ve “terör örgütüne (FETÖ) yardım” suçlarından 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı dava dosyası üzerindeki temyiz incelemesi sürüyor.

Berberoğlu ve Gül’ün dosyası yeniden yerel mahkemede

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile o dönem Adalar Belediye Başkanı olan Erdem Gül hakkındaki MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin dava, Yargıtay’ın bozma kararının ardından 2023’te yeniden görülmeye başlandı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına oy birliğiyle karar verdi.

Mahkeme, sanık Enis Berberoğlu hakkında “silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dava açılmış olsa da, yeniden milletvekili seçilerek dokunulmazlığını tekrardan kazandığı gerekçesiyle yargılamanın durmasına karar verdi.

Heyet, karar kesinleştiğinde sanığın yasama dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığına yazı yazılarak fezleke düzenlenmesinin istenmesini kararlaştırırken, sanık Erdem Gül’ün dosyası ayrıldı.

Sanık Gül, yargılandığı davada 28 Şubat 2024’te, “silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Yargıtay’ın, Erdem Gül’ün 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı dava dosyası üzerindeki temyiz incelemesi sürüyor.

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki dokunulmazlık dosyası ise TBMM Başkanlığına sunuldu.

Devamını Oku

Türkiye Diyanet Vakfının Suriye’deki okullarında 9 bine yakın öğrenci eğitim görüyor

Türkiye Diyanet Vakfının Suriye’deki okullarında 9 bine yakın öğrenci eğitim görüyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayırseverlerin desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde inşa edilen okulların tüm masrafları Pakistan menşeli Selam Evi Yardım Derneği ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliğince karşılanıyor.

Bu kapsamda İdlib’de bulunan Mithat Sevin Ortaokulunda 983 öğrenciye eğitim desteği sağlanıyor.

TDV Suriye Bölge Koordinatörü Muhammet Furkan Topçu, AA muhabirine, okullarda 270 öğretmenin yanı sıra 60’a yakın temizlik personelinin de görev yaptığını bildirdi.

Okullarda ana okulu seviyesinden liseye kadar eğitim verildiğini belirten Topçu, öğrencilerin başarı sıralamasına göre farklı alanlara yönlendirildiğini söyledi.

“13 bin briket ev inşa ettik”

Vakfın ülke genelindeki sosyal konut projesine ilişkin de bilgi veren Topçu, proje kapsamında inşa edilen evlerde yaklaşık 130 bin kişinin yaşadığını ifade etti.

Farklı noktalarda 13 bin briket ev inşa ettiklerini aktaran Topçu, evlerin bulunduğu alanlarda okul, cami, su kuyusu ve güneş panellerinin de yapıldığını kaydetti.

Sosyal konutlarda yaşayan Ahmed Urabi ise Esed rejiminin saldırıları nedeniyle Halep’teki evinin yıkıldığını ve 2016’da İdlib’e göç etmek zorunda kaldığını anlattı.

Başlarda çadırlarda kaldığını, daha sonra ise TDV’nin konutlarına yerleştiğini belirten Urabi, “Türkiye’deki kardeşlerimizin şimdiye kadar bize yardımcı oldukları gibi ayağa kalkana kadar bize yardımcı olmalarını temenni ediyoruz. En yakın dostumuz Türkiye’dir. Bu zamana kadar bizi hiç yalnız bırakmadılar. İnşallah Suriye’nin kalkınmasında da bize yardımcı olurlar.” diye konuştu.

Devamını Oku

Yarıyıl tatilinde öğrencilere “rutinlerini devam ettirmeleri” tavsiyesi

Yarıyıl tatilinde öğrencilere “rutinlerini devam ettirmeleri” tavsiyesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim gören yaklaşık 20 milyon öğrenci, yarıyıl tatilini yapmak üzere dün karnelerini aldı.

Tatilin çocuklara dinlenme, ailelere de çocuklarıyla vakit geçirme ve yeni döneme hazırlık olanağı sağladığını belirten uzmanlar, AA muhabirine, öğrenci ve velilerin bu süreci nasıl daha etkili ve verimli geçirebileceğine yönelik önerilerini paylaştı.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Eğitim Uzmanı Süleyman Beledioğlu, yoğun tempodan çıkarak tatile girecek öğrencilerin sosyal aktivitelere, kendilerini psikolojik olarak güçlendirecek etkinliklere yönelmesinin önemine işaret etti.

Öğrencilerin tatil boyunca kitap okumayı bırakmamaları gerektiğini vurgulayan Beledioğlu, “Kitap okumanın saati, yeri olmaz. Beğendiğiniz yerin altını çizdiğinizde, arasına bir kağıt sıkıştırdığınızda, ‘Okuduğum romandaki kişi, ben olsaydım, ne yapardım?’ diye düşündüğünüzde kendinizi iyi hissedeceğinizi bilin.” diye konuştu.

Sınava hazırlanan öğrencilere de tavsiyelerde bulunan Beledioğlu, “Gerek LGS gerek YKS’ye hazırlanan çocuklarımızın rutinlerini bozmayarak, mutlaka en azından sabahtan öğleden sonraya kadar çalışıp öğleden sonra da arkadaşlarına ve aktivitelerine zaman tanımalarını özellikle tavsiye ediyorum.” ifadelerini kullandı.

“Başarı çok büyük bir durum gibi karşılanmamalı”

Çankaya Halk Sağlığı Merkezi Psikoloğu Gamze Nur Kalender de yarıyıl tatiline çıkacak öğrencilerin karne performansları değerlendirilirken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Velilerin karne alan çocuklarına yaklaşımlarının, bu konuda dengeli hareket etmelerinin önemine işaret eden Kalender, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Başarılı olduklarında çocukları çok fazla ödüllendirme ihtiyacı oluyor. Çocukları sadece tebrik etmeliyiz fakat başarıyı çok büyük bir durum gibi karşılamamamız gerekiyor. Çocuklar öğrenciliklerinin gereğini ve sorumluluklarını yerine getiriyor. Kötü not geldiğinde de ‘Sen çok kıymetlisin, bu not sorun değil.’ gibi cümleler söylenebiliyor ama bunun yerine şunu tercih etmeliyiz: ‘Sence bu neden böyle oldu, nasıl çözülebilir, ben neler yapabilirim, sen neler yapabilirsin?’ Notunun düzeltilmesi için çocukla konuşmak ve çözüm bulmaya çalışmak gerekiyor. Anne ve baba birlikte sorumluluk alarak sorunu halletmeli.”

“Rutini bozmamak gerekiyor”

Çocukların tatil sürecinde dinlenmeye de ihtiyaçları olduğunu söyleyen Kalender, “Rutini bozmamak gerekiyor. Özellikle uyku, yemek ve teknoloji kısmındaki rutinlerin sabit kalması, çocukların boş vakitlerinin eğlenceyle doldurulması, ebeveynleriyle çeşitli faaliyetlerde bulunması, tatili verimli geçirmek adına katkı sağlayabilir. Öğrenciler erken saatlerde okula gittiği zamanlarda kahvaltı es geçiliyor. Tatilde ailecek kahvaltı yapmak çocuğa iyi hissettirebilir.” dedi.

Sınava hazırlanan öğrencilere ebeveynlerin daha destekleyici yaklaşması gerektiğinin altını çizen Kalender, destek almak isteyen veli ve öğrencilerin sağlıklı hayat merkezlerinden danışmanlık hizmetlerini ücretsiz alabileceklerini kaydetti.

Devamını Oku

Yarıyıl tatili, “dinlenme-sosyal fiziksel aktivite-ders” üçgeninde verimli hale getirilebilir

Yarıyıl tatili, “dinlenme-sosyal fiziksel aktivite-ders” üçgeninde verimli hale getirilebilir
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eğitim Psikolojisi Uzmanı Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, AA muhabirine, tatillerin çocuklar için yoğun eğitim hayatından uzaklaşıp nefes aldıkları ve onlar için anlamlı etkinliklerin yapıldığı, dört gözle beklenen zamanlar olduğunu söyledi.

Bazı öğretmenlerin tatil döneminde öğrenmeden uzaklaşmamaları için çocukları ödeve boğduklarını, bunun tatil keyfine gölge düşürdüğünü belirten Arıcak, milli eğitimin temel hedeflerini bilen ve tamamen beceri gelişimine odaklanan öğretmenlerin ise çocukların matematik, Türkçe, fizik, kimya kadar spora, sanata ve sosyal faaliyetlere de ihtiyacı olduğunu bilip, öğrencilerini okul döneminde yeterince zaman ayıramadıkları bu tür etkinliklere yönelttiklerini kaydetti.

Arıcak, öğrencilere yarıyıl tatili için şu önerilerde bulundu:

“Tatilini verimli geçirmek isteyen öğrenciler, günlük 8 saat uyumak koşuluyla sevdikleri ve yeteneklerinin olduğu bir spor veya sanat etkinliğine zaman ayırabilir. Mümkünse okul zamanı okuyamadığı ders dışı kitapları okuyabilir. Arkadaşlarıyla, ailesiyle ve yakınlarıyla yüz yüze sosyal etkinliklere katılabilir. İmkanlar dahilinde yürüyüş, gezi ve müze ziyaretleri yapılabilir. Bu etkinliklerden arta kalan zamanda da eğer varsa okul ödevlerine zaman ayırabilirler. Bu tatilde doğal öğrenme ve sosyal etkileşim öncelikli görev, okul ödevleri ise zaman kalırsa yapılacak görevler olarak düşünülebilir.”

Aileler, çocuklarıyla ortak etkinliklere zaman ayırmalı

Tatillerin bazı aileler için tatil olmaktan ziyade yorucu bir dönem olabileceğini, işe gittiğinde dinlendiğini söyleyen pek çok anne-babanın bulunduğunu aktaran Arıcak, çocuklarının aşırı taleplerinden yorulup sırf onları sakin tutabilmek adına bilgisayar oyunlarına yönlendiren ebeveynlerin sayısının gün geçtikçe arttığına dikkati çekti.

Prof. Dr. Arıcak, bu konuda aileleri uyararak, “Ailelere önerim, iş koşulları ve imkanlar dahilinde çocuklarıyla ortak etkinliklere zaman ayırabilmeleridir. Bu bir müze gezisi olabileceği gibi akraba ve arkadaş ziyaretleri de olabilir. Akşamları ailece oynanacak kutu oyunları olabilir. Aileler çocuklarını mümkünse sevdikleri spor ve sanat etkinliklerini yapabilmeleri için desteklemelidir. Okuma alışkanlığını kazandırmak adına ders kitabı dışında çizgi roman dahi olsa kitap ve dergileri okumaya teşvik etmelidir. Ailelere, çocuklarına ödevlerini yapma konusunda baskı yapmamalarını öneririm.” ifadelerini kullandı.

Kendisine, “Çocuğumun bilgisayar oyunları oynamasına ya da çizgi film seyretmesine ne kadar süreyle izin vermeliyim?” sorusunun çok fazla sorulduğunu aktaran Arıcak, şöyle devam etti:

“Bu sorunun cevabı çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre değişmekle birlikte genel kuralı şu şekilde özetlemek mümkündür. Eğer çocuğunuz günde en az 8 saat ihtiyacı olan uykuyu alıyorsa, yemekleri sizinle birlikte masa başında yiyorsa, yaşına göre ev işlerinde sorumluluk alıyorsa, spor ya da sanat alanlarından biriyle her gün zaman geçiriyorsa, bir kitabı ya da dergiyi severek okumaya çalışıyorsa, her gün olmasa da haftada en az 2-3 gün yüz yüze görüştüğü arkadaşları varsa, kalan zamanda bilgisayar oyunları oynayabilir, çizgi film seyredebilir.

Burada çocuğunuzun yaşı çok önemlidir. Okul öncesi dönemde bir çocuğunuz varsa mümkünse hiç bilgisayar oyunu oynatmamak en uygun olanıdır. Okul öncesi ve ilkokul dönemi çocuklarının özellikle arkadaşlarıyla ve fiziksel oyuncaklarla oynaması teşvik edilmelidir. Bilgisayar oyunlarının ise içerikleri kontrol edilmeli ve mümkünse çocuğa olası riskler anlatılmalıdır. Ev internetinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) ücretsiz sunduğu aile ya da çocuk güvenli internet paketi kullanılmalıdır.”

Arıcak, akşamları yarım saat de olsa çocukla birlikte onun sevdiği ve istediği bir kitabı okumanın ve okunulan konu üzerinde konuşmanın hem verimli zaman geçirmeyi sağlayacağını hem de okuma alışkanlığının gelişmesine yardımcı olacağını belirtti.

“Kültürel gezilere katılmak, öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmalarına olanak tanır”

Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Yöneticisi Uzman Psikolojik Danışman Özgür Akoğlan ise yarıyıl tatilinin hem dinlenmek hem de eksik konuları tamamlamak, ikinci döneme daha enerjik ve motive başlamak için önemli fırsat olduğunu anlattı.

Öğrencilerin, ders çalışma programlarını hazırlayarak her gün düzenli şekilde çalışmalarını sürdürmeleri, aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinliklere katılarak farklı deneyimler edinmeleri gerektiğini dile getiren Akoğlan, “Öğrencilerin tatilde dinlenme ve öğrenme dengesini sağlamak için günlük programlarında ders çalışma, fiziksel aktivite ve dinlenme arasında bir denge kurmaları gereklidir. Böylece tatili daha verimli geçirebilirler.” dedi.

Açık havada yürüyüş yapma, sporla ilgilenme gibi aktivitelerin hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için büyük önem taşıdığından ara tatilde muhakkak bu tarz etkinliklere yer verilmesi gerektiğini söyleyen Akoğlan, ayrıca, ikinci dönem için enerji biriktirmek adına kış sporlarından faydalanılabileceğini ve bu aktivitelerle tatilin hem eğlenceli hem de dinamik hale getirilebileceğini ifade etti.

Akoğlan, sosyal ve kültürel etkinliklerin öğrencilerin kişisel gelişimine önemli katkılar sağladığını belirterek, şöyle devam etti:

“Müzeler, tiyatrolar, sergiler ve kültürel gezilere katılmak, öğrencilerin farklı bakış açıları kazanmalarına olanak tanır. Bu etkinliklere hem öğrencilere yeni bilgiler edinme fırsatı sunacağı hem de aile içi bağları güçlendireceği için ailelerle katılmak önem arz etmektedir. Ayrıca, arkadaş gruplarıyla sosyal etkinliklere katılmak, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmelerine ve iletişim yeteneklerini artırmalarına yardımcı olacaktır. Tatil hediyesi olarak çocukların yaşlarına uygun kitaplar belirlenerek her gün en az yarım saat olacak şekilde ailenin tüm bireyleri bir arada uyumadan önce kitaplar okunmalı, küçük yaş gruplarıyla canlandırmalar yapılarak eğlenceli hale getirilmelidir.”

“Günlük ekran süresi, yaş çarpı 10 dakika olmalıdır”

Tatilde aile içi iletişimi güçlendirmek için her gün birlikte yapılabilecek aktivitelerin planlanabileceğini aktaran Akoğlan, “Akşam yemeklerini birlikte yemek, günlük sohbet saati düzenlemek veya ailece masa oyunu oynamak bu iletişimi artıracaktır. Aile üyelerinin birbirini dinlemesi ve destek olması, tatili daha anlamlı hale getirir. Parçalanmış aileler de çocukları için en azından yarıyılda birkaç gün ortak paydada buluşabilecekleri etkinlikler planlamalılardır. Aileler, çocuklarıyla birlikte yürüyüş yapabilir, film izleyebilir, evde eğlenceli oyunlar oynayabilir veya birlikte yemek yapma gibi etkinliklere katılabilirler.” önerilerinde bulundu.

Tatilde ekran süresinin belirlenmesinin de önemine işaret eden Akoğlan, “Çocuklara günlük ekran süresi belirlenmelidir. Bu süre yaş çarpı 10 dakikadır. Bunun yerine fiziksel aktiviteler, kitap okuma, yaratıcı oyunlar gibi alternatifler sunulabilir. Ebeveynlerin de ekran kullanımında örnek olması bu konuda etkili olacaktır. Aktivitelerin ailece yapılması da ekran süresini kontrol etmede fayda sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Akoğlan, tatil döneminde öğrencilerin uyku düzenlerini korumaları için her gün aynı saatlerde uyuyup uyanmaları gerektiğini sözlerine ekledi.

Devamını Oku