Filistinli Esir Kurumları, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) bağlı Filistin Ulusal Konseyi'nin, 1974'te 17 Nisan'ı "Filistin Esirler Günü" olarak ilan etmesinin yıldönümünde işgal zindanlarındaki esirlerin durumuna dikkat çekti.
Kurumlar, Gazze Şeridi’ne yönelik soykırımın başlangıcından bu yana işgal zindanlarında en az 63 esirin şehit olduğunu, bunlardan 40’ının Gazze'den olduğunu açıkladı.
Açıklamada, işgalin, çok sayıda şehidin kimliğini gizlemeye ve cenazelerini alıkoymaya devam ettiği belirtildi. 1967’den bu yana isimleri belgelenmiş şehit esir sayısı 300’e ulaşmış durumda. Son şehit, Silvadlı çocuk Velid Ahmed oldu.
Wafa'nın aktardığı ortak açıklamada, işkencenin tüm türleri, aç bırakma, tıbbi ihmaller ve cinsel saldırılar (tecavüz dahil) gibi suçların, esirlerin artan oranda şehit olmasına yol açan temel nedenler arasında yer aldığı belirtildi. Bu suçların, tarihten günümüze izlenen belgeler doğrultusunda tespit edildiği vurgulandı.
Esir kurumları, avukat ekiplerinin ve serbest bırakılan esirlerin aktardığı tanıklıklarda, özellikle Gazze'den gelen esirlerin ifadelerinde benzeri görülmemiş aşağılamalar, ağır fiziksel saldırılar, insani onur kırıcı muameleler ve asgari yaşam şartlarından mahrum bırakılma gibi sistematik işkence yöntemlerinin yaygınlaştığına dikkat çekti. Bu durumun, sadece Filistin halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden yeni bir aşama olduğunu ifade etti.
Aşırı sağcı hükümetin esirlere yönelik politikaları
Açıklamada, işgalin aşırı sağcı hükümetinin, saldırılar öncesinden başlayarak esirlere yönelik baskı ve hak gaspını sistematik olarak tırmandırdığı, özellikle aşırı sağcı bakan Itamar Ben-Gvir’in esirlerin infaz edilmesi yönündeki çağrılarının, işgal rejiminin genel zihniyetini yansıttığı ifade edildi. Bu çağrıların, hapishane doluluğunu azaltmak için esirlerin başlarından vurularak öldürülmesini savunduğu vurgulandı.
16 bin 400’den esaret
Ortak açıklamaya göre Gazze'deki soykırımın başlangıcından bu yana 16 bin 400’den fazla kişi esir alındı. Bunlardan 510’u kadın, 1300’ü ise çocuk. Bu sayılar, Gazze’den yapılan alıkoymaları kapsamamakta. Gazze’deki esirler arasında da çok sayıda kadın ve çocuk bulunuyor. Gazze’den gözaltına alınanlara yönelik en dikkat çekici suçun zorla kaybetme olduğu belirtildi.
İşgalciler, Gazze ve Batı Şeria’dan gelen esirler için özel askeri kamplar kurdu. Bunlar arasında özellikle Sdi Teiman kampı, Rekefet Hapishanesi, Anatot, Ofer, Naftali, Menashe gibi yerler öne çıktı. Bu kamplar, işgal ordusuna bağlı olup işkencenin sistematik olarak uygulandığı yerler olarak raporlandı. Ayrıca, bu kamplar dışında henüz tespit edilemeyen gizli hapishane ve kampların da olabileceği ifade edildi.
İşgalci rejimin, esirlere ilişkin bilgileri kamuoyundan saklamak amacıyla "yasadışı savaşçı yasası" üzerinde değişiklikler yaptığı, Kızılhaç’ın ziyaretlerini engellediği, esirlerin kimliklerini ve konumlarını gizlediği, ve onları yalnızca numaralarla tanımladığı vurgulandı. Ancak son düzenlemelerle birlikte, bazı esirlerin durumuna dair bilgiler elde edilebildi.
9 bin 900 esir ve 1747 “Yasadışı Savaşçı”
İşgal zindanlarındaki toplam esir sayısı 9 bin 900’den fazla. Bu sayı, zorla kaybedilen Gazzeli esirleri kapsamıyor. Kadın esir sayısı 29, çocuk sayısı ise 400 civarında (özellikle Megiddo ve Ofer hapishanelerinde). Ayrıca 1747 esir, işgal tarafından "yasadışı savaşçı" olarak tanımlandı.
3498 "idari tutuklu"
Nisan 2025 başı itibarıyla, işgal rejiminde 3 bin 498 Filistinli "idari tutuklu" bulunmakta. Bunların 100’den fazlası çocuk, 4’ü kadın. Bu sayı, tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmış durumda. Saldırılar başlamadan önce bu sayı 1320 idi. İdari tutuklamaların, çoğunlukla eski esirler, öğrenciler, gazeteciler, hukukçular, doktorlar, akademisyenler, mühendisler, milletvekilleri ve şehitlerin/yakınlarının akrabaları gibi çeşitli kesimlerden kişiler olduğu aktarıldı.
Ayrıca, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde yapılan sosyal medya paylaşımları da "kışkırtma" gerekçesiyle esaret gerekçesi haline getirildi.
Tıbbi ihmaller ve hastalıklar
Tıbbi ihmaller, özellikle uyuz hastalığının (scabies) yayılması, işkence aracı haline getirildi. Özellikle Negev (Necef), Megiddo ve Ofer hapishanelerinde hastalığın yaygınlaştığı bildirildi. Bu hastalığın yayılmasının başlıca nedeni olarak temizlik malzemesi yetersizliği, güneş ışığına çıkma engeli, düzenli banyo yapılmaması, kıyafet eksikliği ve aşırı kalabalık gösterildi.
İşgal zindanlarındaki hasta ve yaralı esirlerin sayısı hızla artmakta. Bu durum, işkence ve sağlık hakkı ihlali gibi sistematik suçların sonucu olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası topluluğa çağrı
Esir kurumları, uluslararası insan hakları sistemine çağrıda bulunarak, işgal liderlerinin savaş suçlarından yargılanması, siyonist rejime karşı yaptırımların uygulanması, ve uluslararası hukukun uygulanabilirliğinin sağlanması gerektiğini belirtti. İşgalin, uluslararası sorumluluktan muaf tutulmasının, insan hakları sistemini felce uğrattığı vurgulandı.