Orhan Özdemir Fen Lisesinin ek hizmet binaları açılış töreninde konuşan Tekin, en çok tartışılan ve en çok beklenti çıtası yükselen sektörün eğitim olduğunu belirterek, Bakanlık olarak çalışmalarını sürekli çağa ve yeni gelişmelere ayak uyduran biçimde yapmak durumunda olduklarını söyledi.
Tekin, toplumun beklentileri sürekli yükseldiği için çok tartışılan bir kurum olduklarına dikkati çekerek, “Yapılanlar yeterli mi? Değil tabii ki ama yapılanları da görmek gerekiyor. Bir örnek olsun diye bir projeden bahsetmek istiyorum. 2002 yılında dönemin Başbakanlığı, ‘Cumhuriyet’in 100. Yılına Mektuplar’ başlığıyla bir proje başlatıyor. Diyor ki ‘Toplumun her kesiminden yazmak isteyen herkes, 100. yıla, yani 29 Ekim 2023 tarihine mektuplar yazsın.’ Projenin koordinatörü de PTT. Hasbelkader Allah nasip etti. Cumhuriyet’in 100. yılında Milli Eğitim Bakanı olarak o tarihte yazılmış mektupları, PTT bize ulaştırdı. O mektupları okuduğumda, o mektuplarda yazılanları gördüğümde, gerçekten Türkiye’nin eğitim öğretimde 22 yıllık periyot içerisinde geldiği noktayı yeterince anlatamadığımızı gördüm.” diye konuştu.
Bu mektupları bir kitapçığa dönüştüreceklerini aktaran Tekin, “Şunlardan bahsediyorlar; mesela bir öğretmenimiz diyor ki ‘Acaba bir gün 40 kişilik bir sınıfta ders anlatabilecek miyim?’ Devamında diyor ki ’74-76 kişilik sınıfta öğretmenlik yapıyorum.'” dedi.
Tekin, Türkiye’de derslik başına öğrenci sayısının ortalama 20-24 olduğunu dile getirerek, ülkenin dünyanın en gelişmiş eğitim sistemleriyle aynı fiziki altyapıya sahip olduğunu vurguladı.
Derslik sayısını ve niteliklerini artırdıklarına işaret eden Tekin, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ilde, 2002 yılından sonra inşa edilen ve yıkılan okulun neredeyse bulunmadığını anlattı.
Tekin, depremde kullanılamayan hale gelen dersliklerle ilgili bilgi vererek, “Yani şu an yaptığımız okul binaları depreme dayanıklılık açısından sorunsuz.” dedi.
“Öğretmen başına düşen öğrenci sayısını uluslararası göstergelerin seviyesine getirmiş durumdayız”
Eğitim yatırımlarına değinen Tekin, şöyle devam etti:
“Mektuplardan birinde bir öğretmenimiz diyor ki ‘Acaba bir gün içerisinde çocuklarımızın elini yüzünü yıkayabileceği, ihtiyaçlarını giderebileceği bir tuvaletin olduğu bir okulumuz olacak mı?’ Bunu dediği tarih, 2002. Bu mektubun yazıldığı tarih. Bir başka öğretmenimiz diyor ki ‘Bir gün koridorlarında farelerin cirit atmadığı bir okulda öğretmenlik yapabilir miyim?’ Şu an yapılan dersliklerimizin, sayı olarak belli bir noktaya getirdiğimiz dersliklerin fiziki kapasite anlamında, fiziki nitelik açısından da gerçekten dünya standartlarında okullarımız var. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi olarak 60 binin üzerinde okulumuz var. Bu okullarımızın neredeyse tamamı ya fiber optik ya da en kötü, GSM operatörleri üzerinden internet erişimine açık durumda. Yani okullarımızda öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz internete erişebiliyorlar.”
Tekin, 625 bin derslikte etkileşimli tahtaların bulunduğunu, bu tahtalarla çocukların bir ekranda öğretmenin yardımıyla ders işlediğini belirterek, EBA sisteminin önemine değindi.
Eğitim altyapısına verdikleri önemden bahseden Tekin, “Fiziki altyapıyla ilgili çok ciddi atılımlar yaptık. Yaklaşık 1 milyon 130 bin civarında öğretmenimiz var. Resmi okullarımızdaki öğretmenleri söylüyorum. Bu öğretmenlerimizin yaklaşık 800 bini, 2002 yılından sonra 2003 yılından itibaren atanmış öğretmenlerimiz. Bunu şunun için söylüyorum. Eğitimin niteliğiyle ilgili önemli göstergelerden biri de okullarda öğretmen başına düşen öğrenci istatistikleri. Burada da şu anda ortaöğretim kurumlarında 15-16 bandına kadar düşmüş durumda. Bu da uluslararası göstergeler açısından çok önemli bir gösterge. Yani öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da uluslararası göstergelerin seviyesine getirmiş durumdayız.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile bambaşka bir müfredat süreci devreye girmiş oldu”
Bakan Tekin, uluslararası örgütlerin Türkiye’nin eğitim içeriğine ilişkin eleştirilerini aktararak, “Dolayısıyla 2 hususu büyük oranda içeren bir değişiklik yaptık geçtiğimiz mayıs ayında. Eğitim öğretim sürecinin mantığını; bilgiyi edinmek değil, edinilen bilgiyi beceriye dönüştürmek üzere kurgulanan çağdaş eğitim anlayışıyla bağdaşır bir hale getirdik. Müfredatımızı buna göre revize ettik. Bu anlamda çok önemli bir adım. Yine aynı raporların içerisinde eleştirilen konulardan biri, yoğun bilgi yükü. Bunu da müfredatımızı ortalama yüzde 35 sadeleştirerek, çocuklarımızın üzerinden aşırı bilgi verme mantığıyla kurgulanan eğitim yükünü kaldırmış olduk.” değerlendirmesinde bulundu.
Tekin, bu durumu eleştirmediğini, müfredatın böyle olmasının çok doğal olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler gibi ilkokulda, ortaokulda, lisede bilgiye erişme konusunda sıkıntı yaşayanlar, il halk kütüphanesinin önünde kuyruk olurdu. Bu dönemde bilgiye erişme konusunda yaşanan sıkıntılar sebebiyle çocuklarımızın bu bilgileri müfredatta, yani bizim programlarımızdan, kitaplarımızdan alması doğal bir mantıktı. Ama şimdi geldiğimiz noktada çocuklarımız ellerindeki akıllı cihazlarla istedikleri her türlü bilgiye hızlıca ulaşma imkanına sahipken hala aynı mantıkla devam edersek o da sistemi de yorar, öğrenciyi de yorar, öğretmenimizi de yorar. Aynı şekilde bu bilgiyi verme konusunda öğretmenimiz sıkıntı yaşadığı için öğretmenimizin itibarı sıkıntıya girer, eğitim sisteminin itibarı sıkıntıya girer.
Yine bu yükü taşıyoruz. Niye bundan vazgeçmiyoruz? Yaptığımız şey bu; müfredatımızı sadeleştirdik. Sadeleştirmeyle ilgili de yanlış bir algı var. Biz müfredattan herhangi bir konuyu çıkartırken, çıkardığımız şeyi bilimsel olmadığı ya da bilimselliğini tartıştığımız için çıkarmıyoruz. Biz sadece ve sadece şunun için çıkarıyoruz; çocuklarımızın artık yüksek eğitime, yükseköğretime erişiminin bu kadar rahat olduğu bir dönemde, bazı bilgi ve kazanımların ilerleyen eğitim kademelerinde verilmesinin daha pedagojik olduğunu düşündüğümüz için buradan çıkarıyoruz. Çocuğumuzun yüksek öğretim tercihine göre gittiği lisans ya da ön lisans programlarında o eksiklerini orada alsınlar diye düşünerek çıkardık.”
Tekin, mayıs ayının başında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni yayınladıklarını hatırlattı.
Dünyanın en köklü devlet geleneklerinden birine sahip olunduğunu anlatan Tekin, kendilerine düşen görevin, milleti bir arada tutan bu devlet geleneğinin, gelecek kuşaklara aktarılması sürecini koordine etmek olduğunu kaydetti.
Tekin, “Buradan hareketle vatanseverlikten merhamete kadar birçok konuyu müfredatımızın içerisinde çocuklarımızın kazanmasını istedik ki millet olarak bir arada yaşama kararlılığımız, azmimiz devam etsin. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile bambaşka bir yapı, bambaşka bir müfredat süreci devreye girmiş oldu.” dedi.
Proje okul çalışmalarına değinen Tekin, “Böylece 60 bin civarındaki okulumuzdaki her bir idarecimiz, her bir öğretmenimizin yarattığı farklılıkları görebileceğimiz bir mekan ortaya çıksın istemiştik. Bundan hareketle de proje okullar kurmaya başlamıştık.” ifadesini kullandı.
Bakan Tekin, Düzce’de de farklı projelerin uygulanacağı bir proje okul formatının kurgulanacağını sözlerine ekledi.
Konuşmanın ardından babası Orhan Özdemir adına hayırsever iş insanı Burhan Özdemir tarafından yenilenerek geçen yıl eğitim öğretim faaliyetine başlayan fen lisesinin bitişiğinde yapılan kütüphane, spor salonu, konferans salonu ve genişletilmiş gerçeklik laboratuvarının açılışı gerçekleştirildi.
Programın ardından Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürü Halil İbrahim Topçu ile iş adamı Burhan Özdemir arasında eğitimde işbirliği protokolü imzalandı. Protokol imzalanıp Milli Eğitim Bakanı Tekin’e teslim edildi.
Açılış törenine, Düzce Valisi Selçuk Aslan, AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, CHP Düzce Milletvekili Talih Özcan, Akçakoca Kaymakamı Mustafa Can, Akçakoca Belediye Başkanı Fikret Albayrak, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, iş insanı Burhan Özdemir ile kurum müdürleri katıldı.
GÜNDEM
15 gün önceGÜNDEM
17 gün önceGÜNDEM
20 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
20 Kasım 2024