Engelli hakları savunucusu ve dijital içerik üreticisi Emre Taşgın, sahipsiz köpekler nedeniyle görme engellilerin günlük hayatlarında yaşadıkları problemleri ve çözüm beklediği konuları AA muhabirine anlattı.
Sahipsiz hayvan konusunun daha çok görme engelli bireyleri etkilediğini, pek çok görme engelli bireyin köpek saldırısına maruz kaldığını dile getiren Taşgın, bu saldırılardan şanslı olanların kurtulmayı başardığını, şanslı olmayanların ise ısırılma veya havlama nedeniyle panik yapıp düşme, kazalara sebebiyet verme gibi problemlerle karşılaştıklarını kaydetti.
Taşgın, özellikle görme engellilerin yürüme ve yollarını bulmak için kullandıkları beyaz bastonların köpekler tarafından şiddet objesi olarak algılandığına, yaşananların da bu sebeple oluştuğuna vurgu yaparak, “Sokak köpekleri, farkında olmadığımızda görme engellilerimiz için risk oluşturuyor. Biz onları bir şekilde görebilsek belki uzaklaşacağız ancak böyle bir imkanımız da bulunmadığı için sonucu çok ciddi olabilecek zararlar ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Yaralanmalar ya da daha farklı durumlar oluşabiliyor.” diye konuştu.
Köpekler ile engelliler arasında girift bir ilişki bulunduğunu, rehber köpeklerin pek çok görme engellinin gözü kulağı olduğunu ifade eden Taşgın, buna karşılık köpeklerin sokaklarda başıboş bir vaziyette bulunmasının engelliler için ciddi tehdit oluşturduğunu, her yıl pek çok köpek saldırısı ve buna bağlı oluşan komplikasyonlar nedeniyle engelli bireylerin yaralandığını, ölümle burun buruna geldiğini dile getirdi.
“Hayvanların uyutulması gerekiyor gibi bir düşünceyi de sahiplenemiyorum”
Taşgın, sahipsiz hayvanlar için de sokaklarda yaşamalarının tehlike arz ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Karşılıklı olarak şiddetin süregeldiği bir ortamdan uzaklaşan barınaklardaki köpekler daha sakin bir ortamda yaşamını sürdürebilecektir. Hem insanlar hem de köpekler açısından bu çok daha uygundur. Bir sokak kaldırımında yaşaması hem insan hem de köpekler açısından bir tehdit oluşturuyor. Caddede arabaların peşinden koşup altında kalabiliyorlar ya da daha farklı şeylerle karşılaşabiliyorlar. Bu yüzden onların barınaklarda bulunmaları veya sahiplendirilmeleri köpekler için de bizim için de daha sağlıklı olacak. Onlar kendilerine uygun ortamda barınmalı, günümüz kent yapılanmasında yeri olmaması lazım.”
Sahipsiz hayvanlar konusunda engellilere ayrımcı bir tutum sergilendiğini dile getiren Taşgın, şu görüşleri aktardı:
“Burada olayları ve olguları değerlendirmek çok önemli. Maalesef bizim yaşadığımız problemlere karşı kendini hayvansever olarak tanıtan kişilerin eleştirileri şu şekilde oluyor: ‘O zaman sen de metroyla gitme, yolun karşısına geç, tek başına dışarı çıkma.’ Ben bunu hayvan hakları savunuculuğu ile bağdaştıramıyorum. Benim bir problemim var, bu problemin çözülmesi için hayvanların uyutulması gerekiyor gibi bir düşünceyi de sahiplenemiyorum. Ama bu ikisini de söylemeyen insanlar dinlenmiyor. Bir tarafın haklarını savunurken, bir diğer tarafın daha az haklı olduğu gibi bir görüş söz konusu olamaz. Ortada sokak köpekleri ve görme engelliler diye bir mesele var. Bu sorunun çözümünü değerlendirirken, hayvan haklarını savunurken engelli ayrımcılığı yapılmış oluyor. Söylemsel boyutta yapılıyor bu. ‘Sokağa çıkma, köpeği rahatsız etmişsin, senin ne işin var orada bastonunla’ gibi yorumlar yapılıyor. Bu doğrudan engelli ayrımcılığına yol açıyor ve kesin bir şekilde doğru değil. Hayvan haklarını savunurken engelli haklarına yönelik ayrımcı bir tutum ve söylem kabul edilemez.”
Çözüm, sahiplendirme, nitelikli barınaklar ve işbirliği
Hayvanseverler ile engellilerin yaşadığı tartışmaların, çözümden uzaklaştıran ve kutuplaşmayı artıran bir durum olduğuna vurgu yapan Taşgın, bu sorunu çözümsüz bırakmamak ve taleplerin karşılanabilmesi adına engelli camiası ile hayvanseverlerin bir masada toplanıp uzlaşması, hassasiyetlere uygun olarak bir yol haritası çıkarılması gerektiğini söyledi.
Özellikle hayvanseverleri, bu sorunun çözümü için sorumluluk almaya davet eden Taşgın, “Hayvan hakları savunucularının köpeklerin daha nitelikli ortamlarda yaşayabilmelerini sağlama ve soruna çözüm üretebilmek adına etkin roller üstlenmesi gerekiyor. Her türlü kamu kurumuyla bu konuda istişare halinde olmaları gerçekten önemli.” değerlendirmesini yaptı.
Sahipli köpeklerin bakılamayınca sokağa atılması probleminin ortadan kaldırılması gerektiğine değinen Taşgın, barınakların daha nitelikli hale getirilmesi, hayvanseverler ile yetkililerin koordinasyon içerisinde sahiplendirme yapması ile sokağa atılmayı önleyecek caydırıcı cezaların getirilmesinin bu meseleyi çözüme kavuşturabileceğini belirtti.
Taşgın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Engellilik alanında faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri ile hayvan hakları alanında faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri arasında bir kesişimsellik olduğu halde bu iki grubun pek de bir araya geldiğini söyleyemeyiz. Ben sivil toplumun içerisinden gelen bir kişiyim, pek çok örgüt ile de temasım var. Fakat ben hiçbir zaman hayvan hakları savunucularıyla engelli hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının aynı masada olduklarını görmedim. Bunu sağlamamız lazım. Onların kaygıları ve bizim kaygılarımızın aynı masada görüşülmesi durumunda, sorunun çözümü noktasında asgari bir yere varabileceğimizi düşünüyorum. Aynı masada oturduğumuzda iki kesimin de kaygıları ortaya konur, engelliler kendi bakış açılarıyla neye maruz kaldıklarını ifade eder, bir ortak noktada buluşma zemini ararlar. Bu zeminin makul hak savunucuları nezdinde gerçekleşebileceği kanaatindeyim.”
GÜNDEM
15 gün önceGÜNDEM
17 gün önceGÜNDEM
20 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
28 gün önceYAŞAM
20 Kasım 2024